12 Ocak 2011 Çarşamba

GEÇEN YILLARDA CAMBAZ FERHUNDE-BEHLÜL İDİ

BEHLÜL İLE FERHUNDE

Behlül ile Ferhunde iki ünlü roman kahramanı ve aynı zamanda da tv dizisi olarak çekilmiş olan bu romanların en firikik kahramanları. Behlül’ün sözlük anlamı : Çok gülen, gülücü. Hayır sahibi, çok iyi adam. Bihter’in sözlük anlamı ise farsça dan : Üstünlük, en iyi ve üstün olmak. Ferhunde’nin sözlük anlamı da Farsçadan : Mes'ut, saadetli, mutlu, mübarek. Uğurlu.

Gördüğünüz gibi bu kahramanların isimlerinin manaları ile dizideki kişiliklerin yansımaları hiç birbirini tutmamaktadır. Her ikiside Japonya’ya atılan iki atom bombasından daha tehlikeli ve daha zararlıdır. Yani bir bakıma Amerikalıların atom silahlarıyla öğünmeleri çok yersizdir. Behlül ve Ferhunde binalara, şehirlere yıkım yapmadan, hayvan ve bitki katliamına uğratmadan sadece güdümlü füze misali hedef kitleyi mahvetme amaçlı kullanılabilir.

Alınan haberlere göre ABD li silah tüccarları bu ikili yüzünden silah satamaz hale düşmüşler ve Amerikan başkanından ricada bulunmuşlar. Derhal bu iki ayaklı nükleer silahları etkisiz hale getirelim diye. Başkan da bunları Ladin’e karşı kullanmak istediğini bildirmiş. Behlül ve Ferhunde’ye film teklifinde bulunmuşlar. Afganistan dağlarında geçiyormuş filmin konusu. ABD çaktırmadan film çeviriyoruz dalaveresiyle bu ikiliyi Ladin’in başına atacak ve oradan arkasına bakmadan kaçacakmış.

Fakat bizimkiler NE İŞİMİZ VAR DAĞ BAŞINDA İSTANBUL’UN KERİZİ BİTER Mİ diyerek teklifi reddetmişler. Bu arada Behlül’ün oynadığı dizi ekibinde kadın kalmadığından Rusya’dan nataşa takviyesi yapılacakmış. O yüzden Beşir Rusyalarda hastanelere düşürülmüş. Hastaneye giden Behlül ordaki güzel hemşirelerden diziye katar hesabı. Bakalım Ferhunde bu ataklar karşısında nasıl fes atlanacak ve kimleri kafesliyecek. Tabi Mitat Kara’nın elinden kurtulabilirse.

Bence Behlül ile Ferhunde’yi başgöz etmek en güzeli.Tabi Ferhunde’nin annesi Behlül den tırsmazsa. Behlül ile Ferhunde’nin İkisinden doğacak çocukların olabileceklerini Hayal bile edemiyorum. İstanbul’da herkes ellerini arkadan bağlayıpta gezerler sanırım. Resimlerini arabasına asanlar bile tıkalı trafikte hiç kalmazlar daha doğrusu ortalıkta araç maraç kalmayacağından trakik hiç tıkanmaz.

Aslında bu ikiliyi kopyalayıp ülkemizle uğraşan devlet, şirket, gizli örgüt vs gibi yerlere tuz eker gibi ekelemek lazım. Ekelendikleri yerleri çok tatlandıracaklarından eminim. Hatta gizliden gizliye bu kopyaları destekleyip o ülkelerde AİLEDEN SORUMLU DEVLET BAKANI olmalarını sağlayalım. On yıl sonra zaten ülkemizle uğraşamaz hale gelir o devlet. Ne dersiniz ?
16 Ocak 2010 Cumartesi
UĞUR ÖZALTIN
Yazar, siyaset bilimci, astrolog, edebiyatçı. http://www.ugurozaltinyazilari.tr.cx/http://www.ugurozaltinmakaleleri.tr.cx/

Diziler ve TV programları üzerine birkaç söz de bizden olsun…

Değerli Arkadaşlar,
30 Aralık 2008 de yani tam 385 gün önce yazıştım.
Ve o yazım tam 154 internet sitesinde yayınlandı.
Yayınlayandan da burun kıvırandan da Allah razı olsun. Kimseye kırılıp gücenmem. İçimde hasetlik de yoktur. Allah bizi fenalıklardan uzak tutsun. İyilerle karşılaştırsın.
Aynı konuyu bugün neden ele aldım?
Haberanaliz.net’in başında benim öz yeğenim Batuhan var. Ona bir elektronik posta gelmiş. Medikal Park’tan. Psikolog Sinem Demir bu gün bu konuyu işlemiş. O kadar güzel anlatmış ki, benim 385 gün önceki duygu ve düşüncelerimi yansıttığım makalemdeki ana tema ve vurgu var. Hay senden Allah razı olsun Sinem hanım….
İşte o haberin yer aldığı link:
http://haberanaliz.net/detay.asp?hid=57452
Bakın ben 385 gün önce ne demişim?
“Minicik dizilerden öğrenilenler…”
TV de şu sıralar miniminnacık diziler var. Ve birbirinden harika.. Ben bir magazin eleştirmeni ya da TV eleştirmeni değilim. Ama içimden geçen duygularımı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Müsaadenizle, olur mu?
Değerli Okurlar,
Son yıllarda toplumsal kirlenme hat safhada. Her alanda, her yerde kirlenme yaşıyoruz.
1980 sonrası ‘Kuralı ve kutsalı’ olmayan bir model yetişti. Bırakınız yapsınlar, bırakınız etsinler anlayışı hâkim oldu. Basını ile medyası ile yazılısı, görseli, tüm kesimlerimizin boş vermişliği ile bugün ülkemiz bu hale geldi.
Biz Evlad-ı Fatihan’ın torunlarıyız. Elbetteki Cumhuriyetin çocuklarıyız. Ama Osmanlının da torunuyuz. Hangi siyasi görüşten olursak olalım, sağ ve sol fark etmiyor, aşırı ucta olan bile, bizde, namusuna haysiyetine, şerefine düşkündür. Biz gelenek ve göreneklerini bilen, büyüğe saygısını küçüğe sevgisini veren toplumuz.
Ne oldu bize? Bunlar ortadan birden bire kalktı. Kavgacı, itici, gürültücü, nemelazımcı, bana neci, çıkarcı, saygısız, ahlaksız, görgüsüz, hoşgörüsüz bir ortam ortaya çıktı. Hepimizin, herkesin hatası ve suçu var bu işte. Öyle kenara çekilmek yok. Ahlaksızlığa, yolsuzluğa, arsızlığa, çıkarcılığa prim verir olduk. Niye? Biz bu muyuz? Asıl azmaz, bal kokmaz lafı var. Boşuna söylememişler. Otu çek, köküne bak… Bunlar ata lafları..
Değerli okurlar,
Bir milleti yok etmenin türlü çeşitli yolları var. Buna strateji diyorlar. Psikolojik savaş diyorlar. 1980 sonrasına göz atın. TV ve medyaya yansıyan görüntülere.. O yılar bir Dallas dizisi vardı, hatırlarsınız, bizim toplumumuzun yapısına uygun muydu o dizi? Hayır. Ama izledik, reyting verdik, TV lere kitlendik. Ne vardı o dizide? Ahlaksızlık, çıkarcılık, cinselliğin rezalet boyutu, gelini ile, kaynanası ile, ygeni ile aşk yaşamalar.. Olacak iş değildi… Ardından tek tek sıralamak istemiyorum ama o kadar o dizilere benzer diziler oynadı ki, sormayın gitsin.
Şimdi geldik bugüne…
TV açıyorsunuz, programlara, dizilere bakıyorsunuz… Allah aşkına kaç tanesi bizim kültürümüzü, örf âdetimizi yansıtıyor? Gelinim olur musun, Biri bizi Gözetliyor… Bunlar mı, yoksa kanlı revanlı, çıkara dayalı, mafyaya özendiren, toplumsal kirlenmeye yol açan şiddet ve gerilimi arttıran, diğerleri mi?
Aşk meşk dizileri mi? Pop star alaturkamı? Hangisi Allah aşına?
Bunların rezil rüsva oluşundan dolayıdır ki, Rahmetli Kemal Sunal, Allah uzun ömür versin Şener Şen ve o dönemin oynadığı o kibar Feyzolar, züğürt ağalar, Salak Apti, Salako, Hababam sınıfı serileri, o filmler defalarca gösterilmesine rağmen millet seyrediyor ve vazgeçmiyor. O filmlerde bir anlam var. İnce bir ayar var. Melodram var. İnsanı eğitiyor.
Şimdikilerde ne var?
Hele ki eski Türk filmlerine bir bakın. Belki eski ama hep toplumsal içerikli, drama, komedi, fakirlik ve yoksulluk, ahlak, iffet, namus, örf adet içerikli ve izleye izleye bir hal oluyorsunuz, ama vazgeçmiyorsunuz. Çoğunda duygulanıyor, hisleniyor ağlıyorsunuz. Duygu yüklü, onur yüklü, insanlık yüklü birçok film.. Şimdi her şey çıkara dayalı ahlaksızlık aldı başını gidiyor… Haksızlık etmeyelim, bazen medyada gerçekten çok güzel dizilere rastlamak da mümkün.
Geçmişe dönüyorum; Kaynanalar, Çalıkuşu, Süper baba… İkinci bahar… Kurşun yarası… Çocuklar duymasın, Yabancı damat… Ekmek Teknesi..
Unuttuklarım olabilir, ben iyiye örnek vermek istediğim için sıraladım bunları… Şimdilerde Elveda Rumeli dizisi… Her işi bırakıp gidip onları izliyorum. Bizi köklerimize, geleneklerimize, örf ve âdetime götüren o diziler yok. İnsanlığı aşılayan, utanmayı, ar duygusunu öğreten, hoşgörüyü ve tevazuu gösteren, açlığı fakirliği yaşatan ve her ortamda onuru gururu hissettiren, acımayı, merhameti öğreten diziler ve programlar kayboldu.
Milli duyguları, kahramanlık duygularını kabartan,.. Baba – amca- teyze- akraba- komşu –abla- kardeş- arkadaş- dost ilişkilerini aktaran, geçmişimizi ve değerlerimizi yaşatan dizi ve programlar yok oldu.
Bu yukarıda örnek verdiğim dizi ve programları yapana, yaptırana, yayınlatana, emeği geçene saygılar sevgiler olsun. Dizi dediğin program dediğin olumlu mesajlar verecek. Huzur, mutluluk, sevgi, saygı, acıma, merhamet, insanlık verecek topluma.
İyi yönde, ahlaki yönde, milli ve manevi yönde, insani yönde, birlik ve beraberlik yönünde… Her açıdan iyi eğitecek… Dizi ve program budur işte. Bu tür dizileri arttırmak zorundayız. Benliğinden kopan, kopartılan gençliğimizi hayata döndürmek zorundayız.
Bizim çocuklarımız CONİ değil. Evlad-ı Fatihan’ın ve Atatürk’ün torunları… Kendi kimliğimizi, benliğimizi unutmamalıyız. Unutturmamalıyız.
Tabi ben size gerici, karanlık geleceği olan, bağnaz ve çağdışı diziler oynatalım, kara çarşafa insanları sokalım, yobaz filmler oynatalım demiyorum. Bakın yukarıda bahsettiğim iyi dediğim hangi dizi olumsuzdur ve siz hangisine hayır diyebilirsiniz?
Değerli okurlar,
Batının kültüründen ziyade, onların ileri teknolojilerini, bilimini, fennini alalım. Bize onların yaşam felsefesi, debdebesi, ahlak dışı öğretileri lazım değil. Yetişen gençliğimizi koruyalım. Size sorarım. Hangi ülkede anne ve baba çocuğunu askere gönderirken davulla zurna ile eline kına yakarak gönderir? Biz gönderiyoruz. Sonra çocuk orada şehit düşüyor.
Hangi ülkede ana ve baba “vatana millete feda olsun, Allah devlete ve millete zeval vermesin, on çocuğum var onu da vatanıma devletime feda olsun” diyor?
Biz diyoruz, bu bizde var.. Biz böyle bir milletiz.
Kadirşinas, mütevazı, Allah korkusu olan, iyi niyetli, devletine ve milletine bağlı, namusuna düşkün bir milletiz. Bizi bu erdemlerden uzaklaştıracak dizilerde, filmlerde ne işimiz var? Bize ne faydası var? Gittikçe bataklığa gömülüyoruz. Geri dönüşü olmayan bir yola giriyoruz. Milli birlik ve beraberliğimiz tehlikeye giriyor. Şiddet, nefret, kin, kavga, uyuşturucu, ahlaksızlık, iffetsizlik, gasp, darp, hırsızlık, dolandırıcılık dizi ve programlarda almış başını gidiyor… O nedenle, sesleniyorum. TV sihirli bir kutu.. Bu sihirli ekranı doğru kullanmalıyız.
Artık Medyada ahlaki değerlerimizi, gelenek göreneklerimizi, örf ve adetlerimizi, toplumsal yaşantımızı, milli ve manevi değerlerimizi, geçmişimizi, atalarımızı ve dedelerimizin durumunu, bugünkü durumumuzu adam gibi aktaran dizi ve filmler istiyoruz. Yazık etmeyin bu millete. Bu millet biziz, sizsiniz.
Umarım bundan sonra TV’lerde Milletimizin değerlerini yaşatan, sevgi ve saygı temalı, ahlak ilkelerini aşılayan, vicdan ve merhameti aşılayan anlamlı ve manalı dizilerin sayısı artar. Hoşça kalın.
* * *
Evet, böyle yazmışım. Sinem hanımda bugün bu konularda çok önemli bilimsel açıklama yapmış ve basına duyurmuş. Çok teşekkür ederim. İnşallah BASIN DA VE MEDYA DA gereken ilgi ve alakayı görür de bu konu işlenir. TV dizi ve programlarının çok dikkatli yapılması lazım… Eğitici olmalı. Şiddete, kötülüğe özendirici değil.
Bugünlük de bu kadar kalın sağlıcakla.

MUSTAFA GÖKTAŞ
GAZETECİ YAZAR VE İKTİSATÇI
ÇEVRE VE TÜKETİCİ HAKLARINI KORUMA DERNEĞİ (ÇETKODER)
GENEL BAŞKANI
mustafagoktas006@gmail.com
http://groups.google.com.tr/group/mustafa-gokta

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder