21 Mart 2017 Salı

Yaşlı Marangoz

Yaşlı bir Marangoz emeklilik çağı gelmişti. Patronuna işten ayrılarak artık ailesi ve torunlarıyla zaman geçirmek istediğini söyler.
Bunun karşılığında patronu marangozdan son bir isteği olduğunu ve ondan son kez bir ev yapmasını istediğiniz söyler.
Marangoz kabul eder ve ise girişir. Fakat gönlü artık iste olmadığı için bastan savma isçilik ve kalitesiz malzeme kullanarak evi bitirir. İşini bitirdiğinde işveren, evi gözden geçirmek için gelir. Dış kapinin anahtarini marangoza uzatır. “Bu ev senin” der, “sana benden hediye“.
Marangoz şoka girer. Bu nasıl olur diye düşünür.
Bu son diye bir an önce bitirmek için yaptığı evin kendisinin olduğunu öğrenince çok utanır. Bu evin kendi evim olduğunu bilseydim hiç böyle yapar mıydım diye düşünür ve o anda yaptığı hatanın farkına varır.
Bir başkası için yaptığı iş aslında kendi kullanacağı standartların çok altındadır. Evet kendi hayatınızda da marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar yada bir duvar dikersiniz.
Hayat bir “kendin yap” tasarımıdır. Başkaları için yaptığınızı düşündüğünüz olumlu ya da olumsuz herşey sizin kendi evinizi inşa eder. Oturdugunuz evin güzelligi de, çirkinligi de sizin eserinizdir.

Sen eşek olduktan sonra semer vuran çok olur

Kasabanın semercisi ölmüş. Yeni gelen semerci çok acemiymiş.Yaptığı kötü semerler eşeklerin sırtını yara bere içinde bırakmış. 
Canları yanan eşekler başlamışlar semercinin ölmesi için dua etmeye..
"Allahım şu semercinin canını al da, kurtulalım ! "
Kalp krizi geçiren semerci ölmüş. Yeni gelen semerci ise ondan daha betermiş.Eşekler yine:
"Allahım bu semerciyi de başımızdan al ! " diye duaya başlamışlar. Yaşı ilerlemiş tecrübeli bir eşek:
" Arkadaşlar böyle olmuyor. Semerci ölsün diye dua etmek çok anlamsız ! "
" Peki ne yapalım ? "
" Allah'a bizi eşeklikten kurtarması için dua edelim ! "

Hangisiydi Unuttum.

Köy köy kasaba dolaşarak gönül verdiği partisinin propagandasını yapan köyün ağası sözlerinin daha etkili olması için fiyakalı bir soyadı arıyormuş.Yakın adamları: 
" Ağam sana Kurdoğlu gibi müthiş bir soyadı senin gönülleri kazanmanı sağlar " demişler. 
Ağa bu ismi beğenmiş. Adının önüne " Kurtoğlu" nu eklemiş.
Bir müddet sonra " Bakalım iyice öğrenip alışmışlar mı ?" diye adamlarından birini imtihan etmiş.
- Söyle bakalım benim soyadım nedir ?
Adamcağız düşünmüş taşınmış lakin bir türlü hatırlayamamış.
- Kusura bakma ağam ! demiş " Bir hayvanın oğluydun ama hangisinindi unuttum. "

Temel'i Kim Tanımaz?

Mehmet Felek


Temel bir zamanlar İtalya'da Fiat otomobil fabrikasında çalışan bir işçiymiş...
Dönemin Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya'ya gelmiş.
Programında Fiat tesislerini gezmek de varmış.
Fabrikanın tezgâhları arasında dolaşırken Temel'e rastlamış. Herkesin gözü önünde,
''Vayyy Temeeel, Sen ha!.. Burada ha!!..'' diye sarılıp kucaklaşmış, orada ayaküstü sohbet etmişler.
Tüm protokol bu dostluktan şaşkın... Konuk gittikten sonra patronu Agnelli, Temel'i çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sormuş. Temel,
"Hiiiç!" demiş, ''Ben eskiden komünisttim...
1 Mayıs kutlamaları için partim beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştık...''
Olay unutulmuş..
Üç beş ay sonra, bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya'ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ''Vay Temel. Vay Nixon.'' muhabbeti...
İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Temel'i yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı;
''Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu..''
Olay bu kadarla kalsa iyi. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş.
Kendisini tanıyan yok. Ama Yanında çalışan çulsuz Temel'in uluslararası çevresi var...
Agnelli: - De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?
Temel: - Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk... Özel kuryesiydim.
Agnelli: - Sen herkesi tanır mısın?
Temel: - Evet, hemen hemen...
Patron iyice hırslanmış.
Agnelli: - Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.
Temel gülmüş,
Temel: - ''Tabii. Yakın arkadaşımdır.''
Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış,
Agnelli: - İspatla... İspatlayamazsan seni kovarım...
Temel : -Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.
Agnelli pazar gününü iple çekmiş.
Vatikan'da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış.
Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Temel...
Temel kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor...
O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış..
Temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya ''Bana müsaade' deyip meydana koşmuş.
Agnelli yerde yatıyor.. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyormuş...
Temel çevresindekilere, ''Bu benim patronumdur; beni papanın yanında görünce bayıldı degil mi'' diye sorunca biri cevap vermiş,
- O zaman bayilmadi da siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı.
Japonlardan biri senin patronuna dönüp,
"Şu sağdaki bizim Temel de, lakin yanındaki cübbeli kim?.." diye sorunca senin patron o zaman düşüp bayıldı...