18 Haziran 2009 Perşembe

KUTSAL RUH VE ONUN ZIYARETCISI

Yaşlı bir adam donan nehrin kenarindaki küçük kulübesinde yalnız başina oturuyordu. Kış yaklaşmaktaydi ve yakacak neredeyse bitmişti. Çok yaşlı ve terkedilmiş görünüyordu. Saç örgüleri yaşından ötürü bembeyazdi ve bütün eklemleri titriyordu. Günler yalnızlık içinde geçiyordu. Ilk düşen karları önü sıra süpüren firtınadan başka hiç birşey duymuyordu.

Bir gün tam ateş sönmek üzereyken yakışıklı genç bir adam geldi ve kulübeye girdi. Yanakları gençlik ateşiyle kıpkırmızıydı; gözleri hayat dolu parlıyordu; ve dudaklarında bir gülümseme vardı. Hafif ve hızlı adımlarla yürüyordu. Alnında savaşcı bandı yerine taze çayırlardan bir taç vardı ve elinde bir demet çiçek taşıyordu.

Ah oğlum, dedi adam, seni gördügüme sevindim. İçeri gel. Gel de bana başından geçen maceraları ve görmeye gittigin o değişik ülkeleri anlat. Geceyi beraber geçirelim. Ben de sana kendi yigitliklerimi ve kahramanlıklarımı ve anlatabileceğim daha pek çok seyi anlatırım. Sen de aynısını yap ve birbirimizi eğlendirelim...

Daha sonra çuvalından incelikle işlenmis eski bir pipo çıkarttı ve içini bazı kurutulmuş yapraklarla hafifletilmiş tütünle doldurup misafirine ikram etti. Bu işle meşgul olurken konuşmaya başladılar.

Nefes veririm, dedi yaşlı adam, ve ırmaklar kımıldamaz. Su taş gibi katı ve sert olur.?

Nefes alırım, dedi genç adam, ve bütün ovalarda çiçekler boy verir.?

Eklemlerimi titretirim, diye karşılık verdi yaşlı adam, ve ülkeyi kar kaplar. Yapraklar isteğim üzerine ağaçlardan dökülür ve nefesim onları uzaklara sürükler. Kuşlar su üstünden havalanıp uzak diyarlara uçar. Hayvanlar kendilerini bir bakışımdan sakınır ve üzerinde yürüdüğüm su yer çakmaktaşı kadar sertlesir.?

Saçlarimi savururum, diye yanıtladı genç adam, ve yumuşak yağmurun ilik damlaları yeryüzüne düşer. Bitkiler neşeyle gülümseyen çocukların parlayan gözleri gibi başlarını yerden kaldırırlar. Sesim kuşları yeniden çağırır. Nefesimin sıcaklığıgi nehirleri çözer. Yürüdüğüm her ağaçlğı müzik kaplar ve doğa tümüyle gelişimi kutlar.?

Nihayet güneş dogmaya başladı. Etrafa tatlı bir sıcaklık yayıldı. Yaşlı adamın dili sustu. Nar bülbülü ve mavi kuş kulübenin üstünde sarkı söylemeye basladı. Irmak kapının ardında söylenmeye başladı ve büyüyen bitkilerin ve çiçeklerin kokusu esen dag rüzgarıyla beraber yavaşça geldi.

Gün ışığı genç adama, kendisini ağırlayan kişinin kimliğini açikça sergiledi. Ona baktığında buz kadar soğuk yaşlı Kış Ruhu Peboan'ın çehresini gördü. Adamın gözlerinden ırmaklar akmaya başladı . Günes yükseldikçe gövdesi gitgide ufaldı ve sonunda tamamen eriyip gitti. Kulübenin ocağında genç ziyaretçi Baharın Ruhu Seegwun'un alnına Kuzeyin ilk hatırası olarak taç yaptığı çevresi pembe küçük beyaz Nevruz çiçeginden başka hiçbir şey kalmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder