18 Haziran 2009 Perşembe

Bunların Hepsi Gerçek

Asağıdaki mektubun yazarı bir ögretmen... Ancak, adını ve nerede çalıştığını gizlemek zorunda kalmış; tahmin edebileceğiniz nedenlerle... Mektup, asağıdaki haliyle bir üniversitemizin "Öğretmenler Günü" toplantısında da okunmus, gözyaslarıyla...

Merhaba!
İstanbul'da bir lisede ögretmenlik yapıyorum. Çalıştığım okul, çoğunlugu Anadolu'nun en ücra köylerinden gelip yerleşen (yerleşemeyen) insanların oturdugu bir çevrede. Etrafımız gecekondu mahalleri. Gecekondu olmayan yerlerde de derme çatma binalar var. İstanbul'un pek çok yerinde artık görmeye alıştığımız bir manzara var aslında burada da. Sözünü ettiğim yerleşim yerinin 5 dakikalık mesafesinde modern bir alışveriş merkezi var! Atardamarın hemen üzerinde bu okul.

BUNLARIN HEPSI GERÇEK:
*Biliyor musunuz, bu yıl lise 1. sınıfta okuma yazma bilmeyen bir öğrenci var.
*Biliyor musunuz, bir öğrenci okula "satır" getirmekten uzaklaştırma cezası aldı.
*Biliyor musunuz, iki hafta önce okulun önünde çıkan bir kavgada bir ögrencimin boynu döner bıçağı ile kesildi; 28 dikiş atıldı. (Çok şükür şah damarına gelmedi)
*Biliyor musunuz, bu çevrede kimse kışın aksam beşten sonra sokakta yalnız yürümüyor.
*Biliyor musunuz, geçtigimiz hafta, bebek bekleyen müdür yardımcımız bir öğrenci tarafından karnı tekmelenmekle tehdit edildi.
*Biliyor musunuz, dişarıdan elini kolunu sallaya sallaya giren bir adam, kendisini dışarı çıkarmaya çalışan kat nöbetçisi bayan ögretmeni bıçakla tehdit etti.
*Biliyor musunuz, derste sıkıntı yarattığı için öğretmeni tarafından cezalandırılan öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı.
*Biliyor musunuz, bir öğretmenimiz sınıfta bıraktığı öğrenciden tehdit telefonlari aldı.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %86'si sigara içiyor.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %42'si hap kullanıyor.!
*Biliyor musunuz, okulun etrafinda hap satanları, okulun içinde hap kullananlari polis biliyor.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %23'ü ensest ilişki mağduru.
*Biliyor musunuz, geçtigimiz yıl bir kız öğrencimizin babasi çocuğundan (ögrencimizden) dayak yediği için okula sığındı.
*Biliyor musunuz, yalnızca koridorda birbirlerine çarptıkları için kavgaya tutuşan iki kiz öğrencinin aileleri okulun önünde birbirlerine yumruk yumruğa saldırdılar.
*Biliyor musunuz, bazı kız öğrenciler 100 kontör karşılığında minibüs şoförlerine, halı saha sahiplerine kendilerini kullandırtıyorlar (cinsel anlamda)
*Biliyor musunuz, bu yıl bir erkek öğrenci, bir kiz öğrencinin kendisine cinsel tacizde bulundugunu söyleyerek şikayette bulundu.
*Biliyor musunuz, geçtigimiz yıl bir anne, kızının saçının boyalı olması üzerine okula çağırıldığında, kızını okula koca bulmak için gönderdiğini bu nedenle de süslenmesi gerektiğini söyledi.
*Biliyor musunuz, velilerin %42'si kayıttan sonra bir daha okula uğramıyor.
*Biliyor musunuz, maddi yetersizlikten dolayi üç, dört aile bir oda-bir salon bir evi paylaşıyorlar.(Sayıları azımsanamayacak ölçüde.)
*Biliyor musunuz, her ay öğretmenler aramızda para toplayıp bir ögrenciye bot, palto veya okul araç gereçleri alıyoruz.
*Biliyor musunuz, geçtigimiz yıl cuma okul kapanışı töreninde baygınlık geçiren bir öğrencinin iki gündür hiçbir sey yemediğini öğrendik.
*Biliyor musunuz, öğrencilerin çogunun hayatında kan davası, intihar, boşanma, dayak, kaçma, kaçırılma, hapis gibi hikayeler var. (Ailelerinde yaşanmış)
*Biliyor musunuz, geçtigimiz yıl iki gün boyunca evine gitmeyen bir ögrenciyi velisi gelip okulda arıyor. (Kızın biriyle kaçtığı anlaşılıyor daha sonra.)
*Biliyor musunuz, annesi babası ayrı veya boşanmış olan ögrencilerin çoğu uzak akrabaların yanında kalıyor. Anne ya da baba almak istemiyorlar veya! üvey anne babalar istemiyor.
*Biliyor musunuz, geçtigimiz yıl sorun çıkardığı için müdür tarafindan tartaklanan bir öğrenci mahalleden topladığı tanıdıklarıyla müdürün odasını basıp tehditler savurdu.
*Biliyor musunuz, veliler toplantılara "ocakta yemeklerini bırakarak", ayakkabılarının topuğuna basarak, mantolarını omuzlarına atarak geliyorlar.
*Biliyor musunuz, velilerin büyük bir çoğunlugu öğretmene nasıl hitap edileceğini bilmiyor. (Güzelim, hanım kizim, sen, hocaaaaa, Ablası !?)
*Biliyor musunuz, sakallı, salvarlı, cüppeli bir veli toplantılara gelip yalnızca erkek ögretmenlerle görüşüyor!
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl 1000 öğrenci kapasitesi olan okulda kütüphaneye üye olanların sayısı 7 (yedi)'ydi.
*Biliyor musunuz, öğrenci tanıma formlarındaki "Çaldığınız müzik alet(ler)i" bölümüne radyo, teyp, walkmen yazan azımsanamayacak sayıda öğrenci var.
*Biliyor musunuz, öğrencilerin azımsanamayacak bir bölümü doğum tarihlerinin gün ve ay kısımlarını doğru yazıyorlar ancak yıl bölümüne 2004 yazıyorlar!
*Biliyor musunuz, lise birinci sınıf öğrencilerim "Soru işareti nerede kullanılır?" soruma yanıt veremediler.
*Biliyor musunuz, ...... lisesine kayıt yaptıran bu öğrenciler çarpım tablosunu bilmiyorlar; 10 ve katları ile çarpma ya da bölme işlemi! yaparken bile hesap makinesi kullanıyorlar. (Geçtiğimiz ay sinirden gözlerine kan oturmus bir halde sınıftan çıkan matematik öğretmenimiz koltuğa çökerken öğrencilere bir ders boyunca 300'ü 2'ye böldüremediğini anlattı.)
*Biliyor musunuz, maddi durumu iyi olan sayılı öğrencilerden birinin velisi, geçtiğimiz yıl akan damımızı onardi. (Notlarının hemen hepsi zayif olan öğrencinin sınıf geçmesi sartıyla!)
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %60'i sağlıksız beslenmeden dolayı hasta (aralarında dispanserlik olanlar var) ancak öğrencilerimizin %90'ında cep telefonu var. (Cep telefonları son model, bazıları kameralı)
Ben bu okulda 3 yıldır ögretmenlik yapmaya çalışıyorum. Bu olaylara alişmamak için, artık alişip bunları neredeyse doğal karşilayan yılların öğretmenleri gibi olmamak için uğraşıyorum. Biliyorum ki eğer alışırsam geleceğe dair hiçbir umudum kalmayacak. Her gün büyük bir çaresizlik ve endişeyle "Acaba bugün ne olacak?" diye başlıyorum işime. Olaysız geçen günler Allah'in nimeti! Biliyor musunuz, sınıfta gezinerek ders anlatırken Atatürk'ün gözleriyle karşılaşmamaya çalışıyorum, kafamı kaldırıp resmine bakamıyorum. Başımın üzerinden "Ey Türk Gençliği!" diye bağırdıkça utancımdan omuzlarıma gömülüyorum. Biliyor musunuz, 10 Kasım'larda, 29 Ekim'lerde şiirler okunurken, marşımızı dinlerken ağladığımda herkes günün anlamına ağladığımı sanıyor; oysa çaresizliğe ağlıyorum. Muhtaç olduğu kudretin dolaştığı asil kanı uyusturucuyla zehirleyen ögrencilerimi kurtaramıyorum. Öğrenmeye direnen, kendini kapatan öğrencilerime İstiklal Marşı'nın anlamını bile öğretemiyorum.
Daha da yazacaktım ancak yazdıkça yüreğim ağırlaşıyor.
Sevgi ve saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder