8 Kasım 2013 Cuma

GÜZEL KONUŞMAK…

Güzel Konuşmak, Edepli ve Terbiyeli Olmak…
“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman Suresi, 19)
“Güzel ve yumuşak söz size cennetin kapısını açar”(Hz. Muhammed (s.a.v.)
“Allah ve Ahiret gününe imanı olan söz söylerse, güzel ve hayır söylesin veyahut sussun”(Hz. Muhammed (s.a.v.)
“Konuştuğunuzda ya hayır (güzel) söyleyin ya da susun!”(Hz. Muhammed (s.a.v.)

Allah ve Ahiret gününe imanı olan söz söylerse, güzel ve hayır söylesin veyahut sussun.”(Hz. Muhammed (s.a.v.)

“Oğlum! Konuşacaksan güzel konuş. Güzel konuşmayacaksan sus! İnsanları birbirinden ayıran yahut onlar arasında adalet ve kin yaratan sözlerden sakın. Bilmiş ol ki kılıç yarası onarılır ama dil yarası tedavi edilemez.”(Hz. Ali)

“Dikkat et, lafının onda birini söyle. Her ağzına geleni öğütme, zira ağız bir değirmen değildir. Sözü çok olanın derdi de çok olur.”(Hz. Ali)

“İki şey akıl hafifliğini gösterir: Söyleyecek yerde susmak, susacak yerde söylemek.” (Şeyh Sadi-i Şîrâzî)

İsa -aleyhisselâm- yolda bir domuza rastlar. Ona; “Selâmetle yoldan çekil!” der. Yanında bulunanlar:

“–Bunu şu domuz için mi söylüyorsun?” diye sorarlar. (O ise, domuz kelimesini telâffuz etmekten ve o hayvana hitapta bile kaba bir ifade kullanmaktan sakındığını belirtmek üzere):
“–Ben, dilimi çirkin sözler söylemeye alıştırmaktan korkuyorum!” cevabını verir.

Büyük şairimiz Yunus Emre, bundan 700 yıl kadar önce konuşmanın önemini şu dizelerle ne güzel ifade etmiştir.

Sözünü bilen kişinin
Yüzünü ağ ede bir söz
Sözünü pişirip diyenin
İşini sağ eder bir söz

Söz ola kese savaş
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz

Kişi bile söz demini
Demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini
Sekiz uçmağa ede bir söz

Güzel sözün yılanı deliğinden çıkardığına canı gönülden inanırız, fakat her nedense daima nazik, kibar, efendi ve ince ruhlu davranmak bize biraz zor gelir.
Oysa Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de peygamberi Hz. Musa’yı zalimler zalimi Firavun’a gönderirken der ki; ”Ona yumuşak söz söyleyin! Belki aklını başına toplar…” Peygamber efendimizin de Allah Teâlâ’dan ilk vahyi aldığı günden itibaren ömrünün sonuna kadar, aşağıdaki ayet-i kerime ışığın da İslâmi insanlığa sunduğunu görmekteyiz.

Dede ile Torunu arasında geçen güzel bir konuşma!

Bir dede ile torununun konuşmalarına kulak veriyoruz:
Dede ile Torunu arasında geçen güzel bir konuşma! Torunu, pamuk gibi bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla soruyor: "Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?" Dede tatlı bir gülücükle: "Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum" deyince torun: "Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?" der Dede: "Evet yavrum ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır" diye cevap verir Torun yeniden sorar: "Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedeciğim Bu ne demek açıklar mısın?" Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa:
"Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu O
çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı kılındı
mı? Kılınmadı O ezan "Namazsız ezan"dı İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur O da "Ezansız namaz"dır Aslında o namazın
ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına "Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir Boşa vakit harcama!" ikazını yapıyordu o ezan İşte yavrum
ÖMÜR, EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder