2 Temmuz 2009 Perşembe

Çelebi Sultan Mehmet ve Karamanoğlu

Çelebi Sultan Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunun ikinci kurucusudur... Çünkü, Ankara Meydan Muharebesinde mağlup olununca, Devlet dağılma tehlikesi geçirmişti. İşte bu sırada Osmanlıları en çok uğraştıran, Karamanoğulları olmuştu. Çelebi Mehmet, 1413 yılında tahta çıktı. Dost düşman bütün hükümdarlar tebrik ettiler. Gelen elçilere: - Biz de sulh içinde yaşamak isteriz. Velakin her devlet aynı şekilde davranmalıdır. Bu söylediklerimi, krallarınıza, hükümdarlarınıza bildiresiniz... demişti. Demişti ama, az sonra, Karaman üzerine sefer etmeye mecbur kalmıştı. Çünkü arkadaşı Karamanoğlu Mehmet Bey, fırsattan istifade, Bursa kalesini kuşatmıştı. Padişah Edirne'de, Osmanlı tahtına henüz oturmuş; Rumeli işlerine nizam vermekle meşguldü. Gelen haberciye seslendi: -Nicedir, anlat?- Karamanoğlu Bursa'ya girdiğinde, muhafızımız İvaz Paşama haber salmış: (Hemen Kal'ayı teslim etmezsen, canını cellâtta bilesin) demiş... - Hacı İvaz ne yapmış?- (Osmanlı kale vermez, can verir) diye cevaplamış efendim.- Hak Celle, cümle paşalarımın yüzünü ağ eylesin... - 31 gün, Bursa'yı zorladılar Sultanım... - Hacı İvaz'ı altedemediler, değil mi?- Tam dediğiniz gibidir Padişahım. - Karamanoğlu ne işledi? - Hırsından kudurdu Devletlûm... Hemi de o kadar kudurdu ki, akıl almaz bir çılgınlıkta bulunda!... - Ne eyledi? - Ceddimiz Gâzi Sultan Yıldırım Han hazretlerinin kabrini yakmak deliliğinde bulundu. - Fesübhanallah!. Allah bilir ya.. Bu adam, hırsı ve dünya tama'ı yüzünden ölecek. Bu densizliğe çok sinirlenen Çelebi Mehmet, artık Karamanoğlu işini halletmeye kati karar vermişti... Temmuz ayı sonlarında, küçük bir Osmanlı kuvveti Bursa'ya yaklaşırken, kurnaz Karamanoğlu kaçmayı tercih etti... Halbuki Osmanlılar, Musa Çelebinin cenazesini getiriyorlardı. Dedesinin yanına defnedeceklerdi. Karaman ordusu kaçarken, (Harman Danası) adlı subayları: - Osmanoğlu'nun ölüsünden bu kadar korkarız; ya dirisi gelse halimiz nic'olur?.. diye söylenmişti. Osmanlı Sultanı, bütün haşmetiyle Bursa'ya girdi. Karamanlılar çoktan uzaklaşmışlardı... Bahadır kale muhafızı, Hacı İvaz Paşa'ya (Vezirlik) pâyesi verildi. Dedelerinin ve babasının yakılmış kabirlerini ziyaret eden Padişah, Karaman seferine başladı. Bu arada bütün Anadolu beyliklerine de göz dağı verilip, Devlet içinde birlik yeniden sağlanacaktı. Konya'ya giderken Germiyanoğku Yakup Bey, geçtiği yerlerde orduya çok yiyecek ikram ettiği için, Padişah memnun kaldı.. Ayrıca Candar Oğullarından Şahzade Kasım Bey de, askerleriyle, Osmanlı hizmetindeydi. Akşehir, Seydişehir, Beyşehir yoluyla Ortaçay denilen yere varıldı. Yapılan kısa muharebede, Osmanlılar galip geldiler. Karamanoğlu Mehmet bey, Taşeli taraflarına kaçtı. Sarp dağlara sığındı.. Oğlu Mustafa Bey'de, Konya kalesine kapandığı için, Kale kuşatıldı. Bir müddet sonra Mustafa bey aman diledi. Çelebi Sultan, her zamanki gibi şefkatli davrandı. Musait şartlarla bir anlaşma imzalayıp, ordusuyla kuzeye döndü. Fakat Konya'dan çıkar çıkmaz, Karamanoğku tekrar Osmanlı topraklarına saldırdı... Çok üzülen genç ve dertli padişah hastalandı. Yanındaki tabibler, derdine çare bulamadılar. Germiyan Beyliğindeki meşhur doktor, Mevlanâ Sinan çağırıldı. O günlerde çok şiddetli yağmurlar yağdı. Büyük seller aktı... Pek çok hayvan ve malzeme telef oldu. Orduda harekât ve maneviyât azaldı. Padişahın üzüntüsü ve hastalığı şiddetlendi.Nihayet tabib Sinan, Ordugâha yetişti. Çelebi Sultanı muayene etti. Teşhisi koydu; dedi ki: - Padişahımızın hastalığı, HAFAKAN illetidir. Kalb hastalıklarındandır. Sebebi fazla üzüntüdür... Muhtemelen, Karamanoğlunun edepsiz hareketleri olabilir... - Tedavisi nasıl mümkündür? - İstirahat edüp üzülmemelüdür. En iyi ilaç, kendisini sevindirecek müjdelerdir. Bunu duyan Osmanlı Vezirleri, Paşaları, meşveret yaptılar. Sultanı en çok sevindirecek şey, Karamanoğlunun yakalanmasıydı. Bu görevi Anadolu Beylerbeyi Bayezid Paşa üstlendi. Zaten Karamanoğlu ile eski tanışıklığı vardı. Güya onu düşünüyormuş gibi haberler gönderdi: - Padişahın hastalığı, ilâçla geçecek gibi değildir... Bugünlerde vefat ederse, yakında bulunmamız faydalı olur... dedi. Karamanoğlu da casuslar yollayıp, Çelebi Sultan'ın hakikaten hasta olduğunu öğrenmişti. Padişah, ordusunun başında olmayınca, Osmanlıları kolayca yenebileceği zannına kapıldı. Askerlerini tedbirsizce, dağdan indirmeye başladı... İşte bu kargaşalık sırasında, Anadolu Beylerbeyi Bayezid Paşa Karamanlıları bastırdı. Askerlerini dağıttı. Mehmet bey ve oğlu Mustafa'yı esir aldı. İkisi de elleri bağlı, Çelebi Sultan Mehmed Han'ın huzuruna getirildiler. Padişah bu iki Osmanlı hasetçisini görünce, dillere destan nezaketini gene de esirgemedi: - Ey Karamanoğlu, şimdi biz seni neyleyelim?... dedi. - Bâki ferman efendimizindir, Sultanım... - Üstelik, öz halamızın oğlusun!... - Kerem eyle Sultanım... - Yaptıkların arasında en çok neye üzüldük bilir misin? - Merhamet eyle Sultanım!... - Bir müslüman, öz dayısının kabrini nasıl yakar?... Ceddi Mübarekimiz, Yıldırım Hân'ın merkadinden ne istersin?... - Affeyle Sultanım. Hakikaten Çelebi Mehmet babasının kabrini yakan, Karamanoğlu'nu bir türlü anlayamamış ve affedememişti... Fakat koskoca bir devlet beyinin böyle yalvarması; zaten merhamet dolu kalbini yumuşatmak üzereydi. Ama biraz daha içini boşaltmak istiyordu: - Bu nice haldir ki, tarafımızdan iyi yüz gösterildikçe, sizin canipten daima hainlik gelir?... -Hata ettik Sultanım. - Revâ mıdır ki, biz Rumelide kâfir ile cihad eyler iken; siz bizim evlâd-ü iyalemizi tâciz edesiniz?... - Suçluyuz Padişahım, lâkin sizin merhametiniz bizim suçumuzdan da ziyade derler... - Bizler (ilây-ı Kelimetullah) için gazâ eyler iken, siz düşmanlarımızla ittifak edesiniz!... - Hatalıyız Sultanım. - Ve dahi Romadaki Rim-PAPA ile anlaştığınızı işitmişiz!. - Gayrı cezamıza razıyız... - Bir Müslümana karşı Hıristiyanlarla ittifak helal midir?- Ettiğimiz günahları, yüzümüze vurma Sultanım... - Ya edecekleriniz?... Eyleyecekleriniz?.. - Etmeyiz Sultanım, bir dahi eylemeyiz. - Sizlere nasıl güvenilir ki?.. Sırtımızı dönünce, sözünüzden döner durursunuz! Çaresiz kalan Karamanoğlu bu sırada, elini şişkince göğsüne bastırdı ve yerlere kadar eğilerek:- Bu can, bu bedende sağ kaldıkça; bir dahi sadakattan ayrılmayacağıma yemin ederim, billah ederim Sultanım... diye ağır yeminler etti.Çelebi Sultan I. Mehmet Han bu ısrarlı yeminler karşısında Karamanoğullarını bir daha affetti. Üstelik Konya ve havalisini, tekrar kendilerine bıraktı... İkisi birden:- Çok lütufkârsınız... Padişahımız, Sultanımızsınız...Diyerek hörmetle huzurdan ayrıldılar. Tabib Mevlâna Sinan'ın teşhisi doğru çıkmış, Karamanlıların yakalanmasına çok sevinen Padişahın hastalığı geçmişti. Mevlâna Sinan'a (Hekimbaşı)lık, Karamanlıları yakalayan Bâyezid Paşaya da (Vezirlik) pâyeleri verildi. Bir müddet sonra Karamanoğlu Mehmet Bey, ordugâhtan epeyce uzaklaşmış bulunuyordu. Sağına soluna bakındı. Kimsenin görmediğine kanaat getirince, koynunda kıpırdayan güvercini çıkarıp boğdu.. Böylece, bedenindeki canı-sözde!- öldürmüş oldu.. Artık ettiği yemini, tutmasına gerek kalmadığını anlatmak istiyordu.. Merakla seyreden adamlarına: - Benim Osmanoğlu ile düşmanlığım, kıyamete değin sürer... diye homurdandı.Bu sözleri Çelebi Sultan'a nakledilince:- Gayrı kendisini Yerin-Göğün tek sahibi ALLAH'a havale ediyorum... Güzel Allah'ım nasıl dilerse öyle yapsın... demekten kendini alamadı.Hakikaten çok geçmeden Karamanoğlu, bir top güllesiyle parçalandı... Ettiklerinin cezasını çekmeye gitti.
Alıntı: http://www.turksultans.com/ghikaye.php?id=7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder