11 Aralık 2014 Perşembe

Kiminin payına HUBER, kimilerinin payına SEMER düşer...


Huber  ve   semer !  
Fransa İmparatoru III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie, 1869’un Ekim ayında İstanbul’a gelir…  
Amacı,
Sultan Abdülaziz’in Fransa ziyaretini iade etmektir.
Sultan Abdülaziz, İmparatoriçe’nin nedimesi için Tarabya’da bir köşk yaptırıp hediye eder.
Nedime Hanım bu köşkü o kadar beğenir ki Eugenie ile birlikte Fransa’ya dönmez…
Görevden azlini isteyip burada kalır ve uzun süre bu köşkte yaşar.
Köşk, daha sonra Fransız Sefarethanesi’nin mülkiyetine geçer.
***
Sultan II. Abdülhamid ‘in iktidarında
Alman silah üreticileri
ülkemizi mesken tutar…
Çünkü Osmanlı, ballı müşteridir!
Silah üreticisi Krupp firmasının temsilcisi
Joshep ve Aguste Huber
 kardeşler de bu baldan nasiplenir.  
Sattıkları silahlardan aldıkları komisyonlar sayesinde
 kısa sürede bir hayli zengin olurlar
 ve
1898’de o köşkü satın alırlar.
 
 
Köşkün adı artık Huber Köşkü’dür… 
 
 
 
Burada 20 yıl kadar yaşayan Huber ailesi, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından
 İstanbul’un işgali gündeme gelince şehri terk etmek zorunda kalır.
***
1922’de köşkün tapusu önce Mahmut Nedim Bey’e,
hemen sonra da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın soyundan gelen
 Mısır Hidivi Hüseyin Kamil Paşa’nın kızı Prenses Kadriye’ye geçer…
Ancak Prenses Kadriye, çok beğendiği köşkte uzun süre oturamaz.
Bir rivayete göre boğazın nemli havası prensese dokunur.
Köşk bu yüzden 1928’de Fransız Katolik Lisesi Notre Dame de Sion’a kiralanır
 ve 1970’lere kadar Levantenleri ve renkli misafirleri ağırlar.
Köşkün tapusu,
 rahibe
Therese Clement ve Marie Aimee Odent’e
 geçer.
1973’te bir kez daha el değiştiren köşkün yeni sahibi
 Boğaziçi İnşaat Turizm Anonim Şirketi olur.
Restorasyon izni verilmediği için yaklaşık 15 yıl boş kalan köşk, 1988’de kamulaştırılır.
Çünkü 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren,
İstanbul’da kendisi için bir yazlık istemiştir ve bu köşk tam da onun istediği gibidir.
***
Kamulaştırıldıktan sonra köşkün bahçesine önce bir havuz yapılır,
sonra 20 daireli personel lojmanı ile 150 kişilik güvenlik binası inşa edilir…
Yabancı devlet başkanlarının ağırlanacağı ve büyük resepsiyonların
verileceği tamamlayıcı mekanlar da
 2000 yılında devreye girer… 
Yerleşke bugün Cumhurbaşkanlığı Konutu,
Yabancı Devlet Başkanlıkları Konukevi,
Resepsiyon Alanları,
Misafirhane ve Sosyal Merkez bölümlerinden oluşmaktadır.
 
***
Neden mi bu kadar uzun,
uzun anlattım Huber Köşkü’nü?
Söyleyeyim:
Bu köşkü bugüne kadar beş cumhurbaşkanı kullandı:
Evren, Özal,
 Demirel, Sezer
 ve
 Gül…
 
Önceki dört cumhurbaşkanının dördü de görev süreleri bittiğinde
 nasıl Çankaya’yı boşalttılarsa, Huber’i de boşaltıp kendi özel mülklerine gittiler. 
 
 
Bir tek Gül gitmedi!
O gideceğine tersi oldu;
“cumhurbaşkanlığı forsu”
 gitti.
 
Peki;
 yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan
yaz aylarında nerede çalışacak?
 
Onun yeri çoktan hazır;
 Kandilli’deki yeni sarayda yazlayacak!  
 
 
 
 
Bu yüzden Gül ailesi, 
 yüzlerce görevlinin çalıştığı Huber’i babalarının çiftliği gibi tepe tepe kullanabilecek…
 
( Doksanbeş personel ve Oniki adet araba ile beraber )
***
Ne diyeyim sevgili halkım?
Sen böyle sessiz,
tepkisiz,
uysal oldukça…
Birilerinin payına
Huber
düşer…
Senin payına ise hep
 “semer”
 kalır.  
Dost gerçekleri,
Düşman işine geleni,
Deli ağzına geleni,
Âşık içinden geçeni söylermiş...
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder