29 Haziran 2010 Salı

Ana Kızmayacak…

Orhan ARSLAN
Hakan Bulur ’un şehir merkezindeki emlak bürosunun önünde İstanbul plakalı kırmızı, spor bir araba durdu. Arabadan inen şişman adam, büroya doğru yürüdü. Sıcaktan ter, ince elbisesinin üstüne kadar çıkmıştı. 50 yaşlarında görünüyordu. Yüzü heyecandan kızarmış, fakat kısık gözlerindeki kararlı, donuk bakış değişmemişti. İçeriye girince başıyla Hakan’a selam verdi.- “Hakan Bey mi?”Dükkân sahibi gülümseyerek,- “Evet benim, sizin için ne yapabilirim. Bay…?”Şişman adam,- “Cesur" diyerek kendisini tanıttı. “Zamanım çok az, hemen konuya girsek iyi olacak” dedi.- "Benim için de iyi olur Cesur Bey, İlgilendiğiniz belli bir yer var mı?"- "Doğrusunu isterseniz, evet. Şehrin kenarındaki eski bina."- "Sütunlu ev mi?""Ta kendisi. Yanılmıyorsam üzerinde SATILIK tabelası var. "Emlakçi Hakan kuru bir sesle,-"Evet." dedi. “Bizim satış listemizdedir."Kalınca bir defterin yapraklarını karıştırdı. Sonra daktilo ile yazılmış bir sayfayı isabet etti: -"160 yıllık bina. Padişah yaverlerinden birine aitmiş. Sonra varislerine kalmış. 8 odası, 2 banyosu, özel fırını, geniş terasları, çevresinde ağaçları var. Çarşıya, okula yakın sayılır. Satış Fiyatı 10 Milyon Lira." diye okudu ve ekledi:"Hala ilgileniyor musunuz?"Adam oturduğu yerde rahatsız olmuş gibi kıpırdandı.-"Neden olmasın. Olumsuz bir yanı mı var?"Emlakçi;-"Aslına bakarsanız, bu evi defterime yalnızca yaşlı Büyük Hanımın (Etrafta herkes O’na Büyük Hanım derdi) hatırı için kaydettim. Ev asla onun istediği kadar etmez. Uzun zamandır onarım görmemiş çok eski bir binadır. Kirişlerden kimi birkaç yıl içinde çökecek durumda. Bodrumu ise yılın yarısında su ile doludur."-"Öyleyse sahibesi neden bu kadar çok istiyor."Hakan Bey omuz silkti.-"Herhalde kendisi için manevi değeri olacak. Çok eskiden beri ailesine aitmiş. "Şişman adam gözlerini yerde gezdirdi.-"Bu çok kötü" dedi. Başını kaldırıp Emlakçiye baktıve çekingen bir biçimde gülümsedi. "Hoşuma gitmişti. O, nasıl söylesem bilemiyorum, tam aradığım evdi."Hakan güldü.-"1 Milyon Liraya belki iyi bir alışveriş olurdu ama 10 Milyon Liraya... Sanırım Büyük Hanımın düşüncesini de anlıyorum. Hiçbir zaman fazla parası olmadı. Kendisine İstanbul’da çalışan oğlu bakıyordu. Sonra oğlu 5 yıl önce öldü. Onun için evi satmanın akıllıca bir is olacağını biliyor. Fakat gönlü bir türlü evden ayrılmaya razı olamıyor. Bu yüzden eve kimsenin almaya yanaşamayacağı bir fiyat koyuyor. Böylece kendin avutuyor. "Üzgün bir ifade ile basını salladı. "Dünya ne kadar garip değil mi?"Cesur, soğuk bir sesle-"Evet." dedi. Sonra ayağa kalktı. "Kendisini bulup fiyatı biraz düşürmesini isteyeceğim."Otomobilini Büyük hanımın evinin önündeki yıkık dökük çürümüş tahta parmaklıkların önüne park etti. Evin çevresini tümüyle yabani otlar kaplamıştı. Kapıya çıkan kadın kısa boylu, beyaz saçlı idi. Yüzündeki hatlar, küçük inatçı görünüşlü çenesine kadar iniyordu. Kararlı ve azimli, görmüş, geçirmiş bir kadın izlenimini veriyordu. Havanın sıcak olmasına rağmen sırtında kalın, yün bir örme hırka vardı. -"Cesur Bey olmalısınız. Emlakçi Hakan Bey buraya gelmekte olduğunuzu telefonda söyledi. İçeri girmez misiniz?"Cesur; -"Dışarısı korkunç derecede sıcak" diye söylendi.-"Öyleyse içeri girin. Buzluğa biraz limonata koymuştum, içeriz."
İçerisi loş ve serindi. Panjurlar kapatılmıştı. Eski tarz geniş koltuklarla döşenmiş büyük bir salona girdiler. Yaslı kadın ellerini sıkıca kenetleyerek sallanan bir sandalyeye oturdu.
Şişman adam öksürdü. -"Hanımefendi, az önce emlakçiniz ile konuştum. "Kadın, -"Tümünden haberim var" diye sözünü kesti. "Hakan Bey fikrimi değiştirebileceğiniz düşüncesi ile sizi buraya yollamakla akilsizlik etmiş. Doğrusunu isterseniz amacımın bu olduğuna da pek emin değilim."-"Hanımefendi, sizinle biraz konuşabileceğimi sanmıştım."Büyük Hanım sallanan sandalyesini gıcırdatarak arkasına yaslandı.-"Konuşmak için para alınmaz, ne istiyorsanız söyleyin."-"Evet, haklısınız."Adam beyaz bir mendille yüzünün terini sildi.- "İzin verirseniz anlatayım. Bir is adamıyım. Bekârım. Uzun yıllar çalıştım ve iyi bir servet yaptım. Artik dinlenmeyi hak ettim. Yaşamımın sonlarını geçirebileceğim sakin bir yer arıyorum. Burayı sevdim. Bir kaç yıl önce İstanbul’a giderken buradan geçmiştim. O zaman bir gün buraya yerleşebileceğimi düşünmüştüm. Bugün Bursa’dan tekrar geçerken, burayı gördüm. Tam istediğim yerdi."-"Burayı ben de severim, Cesur Bey. Böyle oldukça yüksek bir fiyat isteyişimin nedeni de bu zaten."Cesur, gözlerini kaldırıp yaşlı kadına baktı.-"Oldukça yüksek bir fiyat değil mi? Kabul etmelisiniz ki Hanımefendi bu günlerde böyle bir ev en fazla..."-"Yeter!" diye bağırdı kadın. "Bay Cesur, bu konuda sizinle kesinlikle tartışmak istemiyorum... Eğer istediğim parayı vermeyecekseniz, üzerinde durmayalım."-"Fakat hanımefendi…”-"İyi günler Beyefendi”Adamın da ayni şeyleri yapmasını belirten bir tavırla ayağa kalktı. Fakat adam kalkmadı.-"Bir dakika bayan, delilik olduğunu biliyorum ama istediğiniz parayı ödeyeceğim."Yaşlı kadın uzun süre adama baktı.-"Emin misiniz, Bayım?"-"Kesinlikle, yeterince param var. Eğer evi satmanızın tek yolu buysa, parayı alacaksınız."Büyük hanım, bir kadın gibi, bir anne gibi anlamlı anlamlı hafifçe gülümsedi. Ama adam, kadının yüzündeki bu gülümsemenin derinliğini fark edemedi.-"Sanırım limonata iyice soğumuştur. Size getireyim. Siz içerken ben de evi anlatırım."Kadın elinde tepsi ile geriye döndüğünde Yabancı, yine mendille alnındaki terleri siliyordu. Limonatayı zevkle yudumlamaya başladı.Yaslı kadın, uzun yıllardan sonra ilk defa huzur ve mutlulukla sallanan sandalyesine yaslanırken;-"Bu ev" diye söze başladı. "1850'den beri aileme aittir. Buradaki en sağlam ev olmadığını da biliyorum. Oğlum Gülbey doğduktan sonra bodrumum su bastı. O günden bu yana da bir türlü kurutamadık. Emlakçi bazı yerlerin çürüdüğünü de söylüyor. Yine de bu eski evi severim. Bilmem anlatabiliyor muyum?"Cesur;"Evet."dedi.
Kadın, tane tane ve adeta ders verir gibi anlatıyordu:"Gülbey 9 yasında iken babası öldü. Ondan sonra sıkıntılar başladı. Gülbey, belki de benden çok babasını özlüyordu. Çok vahşi ve haşin bir çocuk olmuştu. Liseyi bitirince burayı terk edip İstanbul’a gitti. Çok hırslı bir insandı. İstanbul’da ne yaptığını bilmiyorum. Fakat başarıya ulaşmış olmalıydı. Bana düzenli para gönderirdi."
Gözleri nemlenmişti. "Kendisini 9 yıl görmedim. Dokuz yıl sonra geldiğinde başı dertte idi. Zayıf ve yaşlanmış bir durumda bir gece yarısı çıka geldi. Yanında ufak, siyah bir valizden başka bir şey yoktu. Valizi elinden almak istediğim zaman bana vurdu. Bana, annesine vurdu. Ertesi gün birkaç saat için evi terk etmemi söyledi. Ne yapmak istediğini açıklamadı. Döndüğümde valiz ortadan yok olmuştu. " Şişman adam gözlerini limonata bardağına dikmiş öylece dinliyordu."O gece evimize bir adam geldi. İçeriye nasıl girdiğini bilmiyorum. Gülbey’imin odasından sesler duydum. Oğlumun içinde bulunduğu tehlikenin ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Kapının arkasından dinlemeye çalıştım. Fakat yalnızca bağrışmalar tehditler ve... "Bir an durakladı. Omuzları sarsılıyordu."...ve bir silah sesi duydum." diye devam etti. “İçeriye girdiğim zaman yatak odasının penceresi açıktı ve yabancı gitmişti. Gülbey’im de yerde yatıyordu. Ölmüştü. Tüm bunlar bundan 5 yıl önce oldu. Ondan sonra polis bana olanları anlattı. Gülbey ve tanımadığım o adam birçok suç islemişler. Bir sürü yerlerdenyüz milyonlarca para çalmışlar. Gülbey parayı alıp kaçmış. Parayı buevde, hala bilemediğim bir yerde saklamış. Sonra diğer adam hissesini almakiçin olgumu arayıp bulmuş. Paranın yok olduğunu görünce de olgumuöldürmüş."Başını kaldırıp adama baktı. İste o zaman evimi 10 Milyon Liraya satışa çıkardım.Bir gün oğlumun katilinin döneceğini biliyordum. O bir gün gelip fiyat· ne olursa olsun evi almak isteyecekti. Bütün yapacağım, yaşlı bir kadının köhne evine bu kadar çok para vermeye razı olacak adamı buluncaya kadar beklemekti."Gözlerinde vahşi bir mutluluk parıltısıyla, sandalyesini ağır ağır sallıyordu. Yıllarca beklemiş ve sonuca ulaşmıştı. Cesur bardağı yere bıraktı, diliyle dudaklarını yaladı.- "Uf!" dedi.- "Bu limonata çok acı..."Bakışları canlılığını kaybetti, hafif titreme ile başı, omzunun üzerine cansız düştü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder